Gerçek Bir Girişimci Hikayesi

Şimdi geri dönüp baktığımda iyi ki yapmışsın be Naci diyorum.

Bazıları için gelinen nokta tesadüf olabilir ama bu pek çok insan gibi benim için de tesadüfi değildir. 2000 yılında başladığım üniversite hayatımın birinci sınıfında mesleğimin geleceğini sorgulamaya başlamıştım. Onlarca ağır teorik derslerin, onlarca teoremlerin ispatının gerçek hayatta bir karşılığı olmalıydı.  Mezun olunca bankacı, o zamanki adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) çatısı altında çalışma ya da anketörlük yapma gibi bir ufuk çizgisinin benim için yeterli olmadığını anladığım yıllardı.

Birinci sınıfın yazıydı. Memleketime gitmiş, ailemle hasret gidermiş ve köy meydanında akrabamızın büyüğü Ahmet amca ile konuşurken sarsıldığım o günü unutmam mümkün değil. Bizim oraların ağzıyla “Naci, Samsun’a ne ediysun?” diye sormuştu bana. “Okuyrum ne edeyim Ahmet amca” dedikten sonra “Ne okuysun ula?” dedi. “İstatistik okuyrum Ahmet amca” cevabından sonraki “Ne iş yapar ula olar?” sorusundan sonra verecek cevap bulamamıştım. 1 yıl boyunca bilmem kaç kredilik dersler al, onlarca teoremleri ispatla ama Ahmet amcaya ne iş yaptığını anlatama. Hatta o derece başarılı ol ki bu konuda, annen seni yıllarca “benim oğlum matematik öğretmeni olacak” diye lanse etsin.

İkinci sınıfın başlarında mesleğimin geleceğini sorgulama duygusu daha da alevlendi. Benim sadece üniversitede olmamam lazım, ben aynı zamanda şehirde, sanayide, bir ekmek fırınında, özel bir hastanede ya da bir tüpçünün yanında olmam lazım diye söylendim durdum. İlk işim bir kartvizit bastırmak oldu. İstatistikçi Naci MURAT diye yazdırdım ve üniversiteyi kazandığım için teyzem ile eniştemin bana hediye ettiği Nokia 3310 telefonumda yer alan SIM kartın numarasını da kartvizitime yazdım. Samsun’da öncelikle Mecidiye ’de dolaşmaya başladım. Esnafların dükkânına giriyor, istatistikçiyim eğer yardıma ihtiyacınız olursa beni arayın lütfen diye kartvizit bırakıyordum. “Ne iş yaparsın?” dediklerinde de Excel’den çok iyi anlarım cevabını veriyordum. Ne kadar kötü bir durum değil mi? Hala ne iş yaptığını bilmemek. Hiç unutmam bir tüpçü ile tanıştım ve biraz samimiyetimiz oluşmaya başladı. Sürekli olarak her akşam kaç dolu kaç boş tüp olduğunu sayması ve bu rakamları deftere yazarak günlük hasılatını hesaplaması gerekiyordu. “Abi bu iş çok uzun ben sana program yapayım mı?” dediğim de çok sevinmişti. Saniyeler içerisinde günlük kasanı yaparsın dedim ve ilk işimi almış oldum. O zamanın parasıyla bir özel yurt aylık taksitinin yaklaşık 5 katı kadar bir para ile Microsoft Excel’de oluşturduğum 32 sayfalık Ocak Muhasebe isimli çalışmayı kendisine teslim ettim. Her bir güne ait satışları ilgili sayfaya yazdığında hücrelerin içerisinde yazdığım 4 işlem formülleri ile gün sonu boş dolu hesabını yaptırıyor ve satılan tüp adeti ile birim fiyatı da çarptırıyordum J Şubat ayı geldiğinde “şimdi ne yapacağız?” diye beni Nokia 3310 cep telefonumdan aradı. Abi sana şubat modülünü yapmamız lazım dedim ve ocak ayından birkaç sayfa silerek “Şubat Muhasebe” ismiyle kaydettiğim Excel dosyasını tekrardan kendisine sattım.  Nisan ayında Nokia 3310 cep telefonum çalmaz oldu. Bu sefer ben kendisini aradım ve “abi bu ay bir şeyler yapmayacak mıyız?” diye sordum. Hallettim oğlum, sayfa ekle sili ben de öğrendim. Bundan sonra kendim hallederim dediJ

Her zaman hatıralarımda Samsun Organize Sanayi bölgesinde dolaşırken köpeklerin beni kovalaması tatlı bir anı olarak kalacaktır. Aslında onlar bugün geldiğim noktanın ilk adımlarıydı. Evet, sanayi sitelerine gidip kartvizit dağıtmaya devam ediyordum. Hayatımda ilk kez o gün KOSGEB diye bir kurumun olduğunu, sanayinin içerisinde yer alan firmaların bağlı bulundukları bir Sanayi Odasının olduğunu ve hatta sanayi müdürlüğünün olduğunu öğrendim. İyi ki o bölgelere öğrencilik yıllarımda gitmişim. Ne sorduysam cevap aldığım, cevabını veremediğim sorular karşısında aşağılanmadığım hatta “gitmeyin oğlum çocuğun üzerine, daha bitirmedi okulu” diye savunulduğum o güzel günleri iyi ki yaşamışım. 2001 yılında öğrendiğim KOSGEB’in yolunu uzun yıllar sonra tekrar aşındıracağım ve AR-GE ve İnovasyon programı kapsamında 150bin ₺ lik bir proje yazacağım aklımın ucundan geçmişti valla.

Üniversiteyi bitirir bitirmez hemen yüksek lisansa başladım. Şirket kurma hayali ile yanıp tutuşan ben yüksek lisans danışmanına ortaklık teklifi götürmüş ve Samsun Cumhuriyet meydanında 390 TL aylık kirası olan bir ofis tutmuştuk. İlk hedef harika bir bilgisayar laboratuvarı kurmak ve SPSS eğitimleri vermekti. Ama Allah inandırsın ben bile o dönemde SPSS programını bilmiyordum. İlk eğitimde programı öğreneceğime dair kendime ve hocama söz vermiştim. Okulda görmüş olduğunuz bilgi ile (ki o dönemlerde bir bilgisayara 15 kişinin düştüğünü varsayarsak) bir arpa boyu yol alma şansım ne yazık ki yoktu. İlk eğitimde soru yağmuruna tutuldum ama cevabını bilmediğim bu sorulara karşılık “onlar ilerinin konuları arkadaşlar” diyerek geçiştirmişliğim çok olmuştur. Hatta derslerde hocalarıma soru sorduğumda “o ilerinin konusu” dediklerinde içten içe gülerdim. Acaba bu da mı benim gibi konuyu bilmiyor diye düşünmedim desem yalandır. Kıt imkanlar ile zorda kalındığında bir programın nasıl günler içerisinde öğrenilebileceğini tecrübe etmiştim. Şimdi ülkemizin dört bir yanında eğitimler verebiliyorsam, o gün zor şartlarda öğrendiğim bilgiye çok şey borçluyum.

Çok güzel işler yapmıştık o yıllarda. Pek çok belediyenin anket çalışmalarını, Sağlık Bakanlığı’nın ihalelerine girerek performans ölçme değerlendirme hizmet alımlarını, Samsun Ticaret ve Sanayi Odası üye memnuniyet çalışmalarını, Samsun Valiliği İmalat Sanayi Envanter Çalışması, Samsun Makine Mühendisler Odası tarafından düzenlenen Ulusal Tıbbi Cihaz İmalat Sanayi Kongre ve Sergisi için Orta Karadeniz Bölgesinde Bulunan Sağlık Kuruluşlarının Kullanmış Oldukları Tıbbi Cihazların Ayar ve Kalibrasyonu gibi yüzlerce çalışmaya imza attığımız sahada yoğrulduğumuz güzel yıllardı.

2010 yılı itibariyle üniversitede Öğretim Görevlisi kadrosuna atanınca firmayı kapatmak zorunda kaldık. Aslında kapanmasını hiç istemedim ama hocam devam etmek istemediğini belirtince ben de kapatmanın daha mantıklı olacağını düşündüm ve kapattık. Ama içimde bir yara olarak kalmıştır firmanın kapatma işlemleri.

Üniversitede akademik hayata başlamanın, üretmiş olduğunuz bilginin ticarileşmesi, üniversite sanayi iş birliğinin ölmesine engel olmayacağını tam aksine ciddi bir avantaj olduğunu düşünerekten 2014 yılında KOSGEB başvurusunda bulundum. Kabul edilen projem ile Samsun Teknopark bünyesinde içimdeki yarayı tamir edecek olan oluşumu yeniden başlatma imkanına sahip oldum.

2 satırda özetlemek ne kadar kolay değil mi? Kapattım, KOSGEB’e proje verdim ve firmayı kurdum. Dilde kolay derler ya, benimki de o misal. KOSGEB projesi bir birikimin sonucundaki patlamaydı. Uzun yıllar boyunca sektörü tanımak, piyasayı koklamak ve insanların neye ihtiyacı olduğunu tespit etmenin sonucu ortaya çıkan bir üründü.

Akademik çalışma yapan insanların tamamı tez ve makalelerinde veri analizi yaptırmak zorundaydı. Prof. Dr. Yüksek BEK hocamdan duydum ve kendisinin ne kadar yoğun olduğunu kulaklarımla işittim. Hocam bu kadar yoğunsa ve inan yetişemiyorum, randevu ile çalışıyorum dediyse burada ekmek vardır dedim ve bir flash belleğe attığım SPSS programı ile tıp fakültesinde oda oda gezmeye başladım. Bohçacı geldi hanııııım kıvamında veri analizi için “istatistikçi geldi” ‘ye dönmüştüm. Asistan odalarını ziyaret ettim, ihtiyaçlarını dinledim, pek çok hocaya ücretsiz veri analizi yaptım ki asistanlarını bana yönlendirsinler diye. İlaç mümessilleri ile kapılarda beklediğim zamanlar azımsanamayacak kadar çoktur. Derdimiz ortaktı onlarla aslında. Herkes kendi ürününü satmaya çalışıyorduJ

Birkaç kişiye veri analizi hizmeti verince kartopu etkisi ile hızla yayılmaya başladı. İnsanların benden isteklerini not ettim. Analiz sonuçlarını ne kadar zamanda teslim edersin? Hocam sadece tabloları yapmanızı istiyor, yorumu kendisi yapacakmış diyenleri kaydettim. Hocamın çok selamı var çalışmayı çok beğendi, ek olarak şunu da yapar mısınız diyenlerin tamamını yazdım bir kenara. Bu isteklerin tamamını yönetmek o kadar zor olmaya başladı ki anlatamam. Bir iki kişi ile uğraşmak problem değil de sayıları arttıkça işler problem olmaya başladı. Bir de artık veresiye çalışmaktan bıkmıştım. Analizi yapıyorsun akabinde kimse telefonlarına bakmaz oluyor. Bu iş peşin olmalı dedim kendi kendime. Yazdım KOSGEB projesini, sahada elde ettiğim tüm tecrübeleri bir butona dönüştürerek Türkiye’nin ilk ve tek online istatistik otomasyonunu hayata geçirmiş oldum. Ülkemizde yaklaşık o dönemde 120bin akademisyen vardı. Her biri veri analizi için istatistikçi ile yan yana gelmek zorundaydı ve ortalama 5 saatlik bir vakti birlikte öldürüyorlardı. Bu da 600 bin saat, 25 bin gün, 69 yıl gibi bir süreye karşılık gelmekteydi. Oysa geliştirdiğim otomasyon ile veri yükleme ve talepte bulunma sadece 5 dakikaydı. Bir de kullanıcılara parasını veriyorsun, hesabını sorabilirsin imkânı sunmuş olduk. Önceden herkes hatır gönül işi analiz yaptırdığı için ikinci kez gidip bir ricada daha bulunamıyordu. Çok kez duymuşumdur arkadaşlarımdan, keşke parasını versek de rahat rahat sıkılmadan gidip sorularımızı sorsak diye.

İşte sahayı gözlemleyerek çıkmış olduğum bu yolda, sayısını unuttuğumuz kadar tez ve makalenin veri analizi süreçlerinde görev aldık. Sayısız dernek, resmi kurum, Tıp ve Diş hekimliği fakülteleri ile TEI, Medicalpark, Sanovel, OTAT, Sarelle markasının sahibi Sanset Gıda gibi onlarca kuruluşa veri analizi eğitimleri verdik. 12 akademisyen, 3 yazılımcı ve 3 proje yöneticisi arkadaşım ile eistatistik.com’u geliştirmeye devam ediyorum. Halen Samsun Teknopark bünyesinde 4.projemizi yürütmenin gururu ile akademisyenler için çözüm üretmeye devam.

Bu süreç içerisinde iki cümleyi kendime rehber edinmiştim. Ya yeni bir şey yapmalıyım ya da yapılanı farklı yapmalıyım. Hiçbir zaman ben de onun yaptığını yaparım demedim. Hiçbir zaman AR-GE kavramını “Arakla-Getir” olarak yorumlamadım. Kendimden bir ruh kattım işime. Onlar yapıyorsa ben daha iyisini yaparım dedim (bu arada otomasyon da yoktu ve kimse de bunu yapmıyordu özellikle vurgulamak isterim).

Sadece KOSGEB desteği alarak, bir web sayfası kurarak bu işin patlayacağını ve hızlıca yayılacağını hiçbir zaman hayal etmedim. Ciddi uykusuz gecelerin, sayısız seyahatlerin ve sınırsız telefon trafiğinin beni ne kadar yoracak olduğunun farkındaydım. Akşam saat 5 dediğinde memuriyetinin bittiğini ama asıl profesyonel hayatın 17.00-23.59 arasında sıkışmış bir 24 saatlik dilim olacağını biliyordum. Tek kişilik dev bir kadro ile çıkmıştım yola. Kazancımın tamamını sisteme yatırıyordum. Sistem ne kadar güçlü olursa ben de o kadar güçlü olacaktım. Tüm kontrol mekanizmalarını bir yönetici paneline toplayarak, gün içerisinde karşılaştığım tüm istek ve zorlukları tek bir butonla çözmenin derdindeydim. Yavaş ve kontrollü büyümenin inancını her zaman damarlarımda hissetmişimdir. Hadi neden patlatmıyorsun reklamları, niye hala beklemedesin, daha ne yapacaksın gibi hiçbir gaza gelmedim. Kontrolü elden bırakmadan, şımarmadan, müşteriyi mutsuz etmeden, sistemi gerçek piyasa şartlarında kontrollü deneyerek adım adım ilerledim. “İki günü birbirine denk olan ziyandadır” düsturu ile bir önceki gün yaptığım hiçbir analizi beğenmedim ve raporlama süreçlerinde bile inovasyona inanarak hareket ettim.

Okulda öğrencilerime ne anlattıysam, akşam evde ya da ofisimde firmamda denedim. Bilimsel temeller üzerine inşa ettim ve günü kurtarmanın derdinde olmayıp 2050 yılında bu işletme hangi ihtiyaçlara nasıl cevaplar verecek diye hayal ettim. Bugün yapay zekâ destekli, kendi kendine analiz süreçlerine karar veren, istenilen formatta otomatik raporlama yapabilen bir sistemin ayakta olması gelecek adına beni daha da heyecanlandırmaktadır.

İstatistik hayatın her alanında sloganıyla çıktığım bu yolda eistatistik.com üzerinden istatistiğe ihtiyaç duyan herkesin hizmet alacağı güne kadar çalışmaya devam edeceğim. Ondan sonrası mı? Belki bir gün yine konuşuruz…

MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ / ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
Dr. Öğretim Üyesi NACİ MURAT

Bir Fikrim Var, Nereden Fon Bulabilirim?

Teknoloji tabanlı iş fikrine sahip olan girişimciler, yapılan görüşmelerde en çok mali anlamda sıkıntı yaşadıklarını ifade ediyorlar. Yani ihtiyaç duydukları fonu bulunca tüm sıkıntılarını aşacaklarını düşünüyorlar. Oysa mali sıkıntılardan da önce büyük bir kısmının aslında ciddi pazar sıkıntısı olduğunu görüyoruz. Risk sermayesi şirketi CB Insights’ın, 2014 yılında 101 başarısız startup üzerinde “neden başarısız oldukları” konusunda yaptığı araştırmaya göre; startup’ların başarısız olmasının 20 sebebinden ilki %42 ile pazar sıkıntısı, ikinci sırada ise %29 ile nakit sıkıntısının olduğu tespit edilmiştir.

Sırf bu yüzden özellikle teknoloji tabanlı iş fikrine sahip olan girişimcilerin muhakkak hedef pazardaki potansiyel müşteri gurupları ile iletişime geçip gerekli görüşmeleri yapmaları ve/veya kendilerine yardımcı olabilecek mentor/mentorlar ile iletişime geçip fikirlerini sağlam temeller üzerinde oturtmalarında fayda olduğunu düşünüyoruz.

Pazar araştırması adına yapılan çalışmaların olumlu olarak sonuçlandığını varsayıp, fon arayışında olan girişimciler için kamu kaynakları arasında TÜBİTAK ve KOSGEB destekleri yer almaktadır. Üniversite öğrencisi girişimcilerin, bu iki kurum arasından TÜBİTAK desteklerini kullanarak başlaması daha doğru olacaktır.

Özellikle TÜBİTAK 2209-A veya 2209-B başlıklarında destek tutarları az gibi görünse de bu destekle beraber üniversitelerin veya özel sektörün altyapıları da kullanılarak, iş fikrinizin teknik anlamda hayata geçirilip geçirilemeyeceğini de test etme imkanı yakalanabilirsiniz.

Sonrasında girişimci olarak yani işletme kurmadan TÜBİTAK – Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı (BiGG) başvurusu veya KOSGEB AR-GE ve İnovasyon Destek Programı başvurusu yaparak işletme kurmaya doğru giden bir sürece girebilirsiniz. Bu iki destekten ayrı ayrı yararlanabileceğiniz gibi aynı zaman dilimi içinde başvurmanız halinde her ikisinden de faydalanabilirsiniz. Her iki programda da destek almak için, projeniz onaylandıktan sonra işletme kurmanız gerekmektedir.

Aynı zaman dilimi içinde bu desteklere beraber başvurmanız halinde dikkat etmeniz gereken en önemli hususlardan birisi; aynı gider kalemi için iki farklı kurumdan destek alamayacağınızdır. Dolayısıyla projeniz için bir kurumdan alınan destek giderlerinin haricindeki diğer giderleriniz için öteki kuruma başvuru yapmalısınız. Her iki kurumun uygulama esasları ve uyulması gereken şartlar farklıdır. Bu nedenle her iki kurumdan aynı anda destek alabilmek için uyulması gereken şartlara ve özellikle zaman kısıtlarını öngörerek iyi bir planlama yapmanız gerekir. Böylece girişimci olarak mali anlamda en az katkıyı koyarak ilk örneği (prototip) ortaya çıkartabilirsiniz.

Desteklere programlarına ilişkin aşağıda verilen bilgilerin detaylarına ilgili kurumların web sayfalarından ulaşabilirsiniz. Kurumlar zaman içinde destek programlarında iyileştirmeler ve değişiklikler yaptığından web sayfalarını takip etmenizi öneririz.

TÜBİTAK 2209-A – Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı

Üniversitelerde öğrenim görmekte olan lisans öğrencisinin/öğrencilerinin hazırladıkları araştırma projelerinin gerektirdiği makine/teçhizat, sarf malzemesi, seyahat, hizmet alımı giderleri için hibe desteği sağlanır. Araştırma projeleri en çok 12 aylık süre ile desteklenir. Destek tutarı 4.000-TL‘dir.

TÜBİTAK 2209-B – Sanayiye Yönelik Lisans Araştırma Projeleri Desteği Programı

Lisans öğrencilerinin hazırladıkları, sanayinin bir sorununu çözmeyi hedefleyen ve/veya sanayide uygulama potansiyeli olan ürün/yöntem/süreç iyileştirme ve/veya geliştirmeye yönelik araştırma konusuna sahip lisans projelerinin gerektirdiği makine/teçhizat, sarf malzemesi, kırtasiye giderleri, seyahat, hizmet alımı vb. giderler için destek sağlanır.

Özel Sektör olarak; yalnızca “5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Ar-Ge veya tasarım merkezi belgesi almış Ar-Ge birimlerine sahip Türkiye’de yerleşik sermaye şirketlerini veya teknoparklar bünyesindeki yerleşik sermaye şirketlerini” şeklinde tanımlanan kurumlar kabul edilir.

Öngörülen destek miktarı:

  • Proje başına en çok 5.000-TL’dir.
  • Akademik ve sanayi danışmanları için proje başına 1.000-TL’dir. Bir danışman ilgili başvuru döneminde en çok 2 proje için danışman desteği alabilir.

TÜBİTAK 2242- Üniversite Öğrencileri Araştırma Proje Yarışmaları

Yarışma kapsamında bir proje ile aşağıda yer alan dokuz ana kategoriden yalnızca birine başvuru yapılabilir. Projenin; Akıllı Şehirler ve Ulaşım, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Eğitim, Enerji ve Çevre, Gıda ve Tarım, Makine İmalatı ve Otomotiv,  Sağlık, Savunma, Uzay ve Havacılık ve Sosyal Yenilikçilik ve Girişimcilik başlıklardan birini kapsaması gerekir.

Derece alan öğrencilere proje başına* ödül ödemesi yapılır. Varsa derece alan projelerin danışmanlarına da ödül ödemesi yapılır. Birden çok projeye danışmanlık yapılması durumunda sadece bir proje için ödül ödenir. Jüri tarafından derece almaya layık proje bulunmadığına kanaat edilirse ödül verilmeyebilir.

 BÖLGE DERECELERİFİNAL DERECELERİ
Yarışma DerecesiProje Başına Ödenecek Ödül*Danışmanlık ÖdülüProje Başına Ödenecek Ödül*Danışmanlık Ödülü

BİRİNCİLİK

5.000 TL2.500 TL20.000 TL6.500 TL
İKİNCİLİK

3.500 TL

2.000 TL13.000 TL5.000 TL
ÜÇÜNCÜLÜK2.000 TL1.500 TL10.000 TL4.000 TL
TEŞVİK1.000 TL1.000 TL6.500 TL2.500 TL

(*) Proje başına verilecek ödül miktarı, başvuru formunda adı geçen öğrenciler arasında eşit miktarda dağıtılır.

TÜBİTAK 1512 – Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı (BiGG)

1512 Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı ile girişimcilerin, teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini, katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmeleri için, fikir aşamasından pazara kadar olan faaliyetlerin desteklenmesi, böylece nitelikli girişimciliğin özendirilmesi ve uluslararası rekabet gücü olan, yenilikçi, teknoloji düzeyi yüksek ürün ve hizmetleri geliştirebilen başlangıç firmalarının oluşturulması amaçlanmaktadır.

Program kapsamında girişimcilere girişimcilik eğitimi verilmekte, ayrıca sanayi deneyimi olan rehberler ile girişimciye teknik, ticari ve idari konularda destek sağlanmaktadır.

Kimler Başvurabilir?

Program kapsamında teknoloji ve yenilik odaklı girişim faaliyetinde bulunmaya aday, Teknogirişim Sermayesi Desteği çağrısında belirtilen nitelikleri taşıyan, örgün öğrenim veren üniversitelerin

  • Herhangi bir lisans programından 1 yıl içerisinde mezun olabilecek  öğrenci,
  • Yüksek lisans veya doktora programına kayıtlı öğrenci,
  • Lisans, yüksek lisans veya doktora derecelerinden herhangi birini en çok 10 yıl önce almış kişi başvuru yapabilir.

Destek Süresi

Ek süreler de dahil olmak üzere en fazla 18 aydır.

Destek Miktarı

Geri ödemesiz (hibe) olarak verilecek sermaye desteği en fazla 200.000-TL’dir.

Desteklenen Gider Kalemleri

  • Personel giderleri,
  • Seyahat giderleri,
  • Alet, teçhizat, yazılım ve yayın alım giderleri,
  • Malzeme ve sarf giderleri,
  • Yurtiçi ve yurtdışı hizmet alım giderleri,

KOSGEB Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programı

Programın amacı; desteklenecek araştırma-geliştirme ve inovasyon projeleri aracılığıyla bilim ve teknolojiye dayalı yeni fikir ve buluşlara sahip küçük ve orta ölçekli işletmeler ile girişimcilerin yeni bir ürün/süreç/hizmet üretilmesi, mevcut bir ürün/süreç/hizmet geliştirilmesi, iyileştirilmesi, ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi veya maliyet düşürücü nitelikte yeni tekniklerin, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi vb. konulardaki ar-ge ve inovasyon niteliği taşıyan projelerinin, prototipinin oluşturulmasına destek sağlanır.

Kimler Başvurabilir?

Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programından araştırma- geliştirme ve inovasyon konularında projesi olan işletmeler/girişimciler yararlanabilir.

Destek Süresi

Proje süresi 4 ay ve katları olacak şekilde en az 8, ek süreler de dâhil en fazla 24 aydır.

Destek Miktarı ve Desteklenen Gider kalemleri

AR-GE VE İNOVASYON DESTEK PROGRAMI 

DESTEK ÜST LİMİTİ (TL)

DESTEK ORANI

(%)

Kira Desteği

Teknopark içi

30.000

75

Teknopark dışı

24.000

Makine-Teçhizat, Donanım, Hammadde, Yazılım ve Hizmet Alımı Giderleri Desteği

150.000

75*

Makine-Teçhizat, Donanım, Hammadde, Yazılım ve Hizmet Alımı Giderleri Desteği (Geri Ödemeli)

300.000

75*

Personel Gideri Desteği

150.000

100

Başlangıç Sermayesi Desteği

20.000

100

Proje Geliştirme Desteği

Proje Danışmanlık Desteği

25.000

 

75

Eğitim Desteği

10.000

Sınai ve Fikri Mülkiyet Hakları Desteği

20.000

Proje Tanıtım Desteği

5.000

Yurt içi ve Yurtdışı Kongre/Konferans/Fuar Ziyareti /Teknolojik İşbirliği Ziyareti Desteği

15.000

Test, Analiz ve Belgelendirme Desteği

25.000

Projeye konu satın alınacak makine, teçhizat ve yazılımın yerli malı olması durumunda, destek oranına % 15 ilave edilir.

Proje Sonuç Raporunda Açık Kaynak Kodlu Yazılım kullandığını beyan ederek ilave % 15 destek oranından yararlanma talebinde bulunabilir. %15 ilave destek oranı, personel ve başlangıç sermayesi dışındaki geri ödemesiz destek kapsamında ödemesi gerçekleşen giderler için uygulanır. Daha önce yapılan ödemeler ile geri ödemesiz destek üst limitine ulaşılmışsa %15 ilave destek oranından yararlanma talebi reddedilir.

Cinovasyon Derneği Başkanı
Cavit ÇAKAR

İnsan Kaynakları Yönetimi-3

Ne iş olsa yaparım …
Yapar, ben kefilim akıllıdır o…
Bizim personel onu da halleder …
Bir işe yerleştirebilsek …

… her işi yapanın aslında hiçbir işi tam yapamadığı, yetki ve sorumluluk alanları belirlenmeden iş performansının ölçülemediği, bölüm yöneticisinin kendi üyesini seçemediği, çalışanın motivasyon sıkıntısı yaşadığı ve günü kurtarıp operasyonel işlerin tamamlanıp stratejik yapılandırmaya hiç zaman ayıramadığı çalışma modelinden yani  “Yalnızca güvene ve ihtiyaca dayalı iş görme amaçlı işe alım” tutumunun değişmesine yol açan İnsan Kaynakları Fonksiyonlarından Seçme ve Yerleştirme Sürecini kısaca inceleyelim.

Hayatımıza; mülakat, iş görüşmesi, özgeçmiş, cv, referans araştırması, yetkinlik, vaka analizi (case study), role play,  vb. gibi kelimelerin bazılarını dilimize yeni katan, bazılarını da daha sık kullanmaya başladığımız temel IK fonksiyonlarından birisidir. Her kavram beraberinde yeni bir süreci getirmektedir. Bahsettiğimiz “Seçme işlemi” öncesinde iş analizi, görev tanımı, pozisyonun-departmanın bütçesi, pozisyonun kariyer hedefi gibi süreçlerin stratejik yapılandırma gereği de olarak, tamamlanmış olması, sorumlu İK yetkilisinin görevini yapmasına çok katkı sağlayacaktır.

İş ilanının görev tanımına ve iş analizine göre verilmiş olması, alınacak başvuruların uygun olarak listelenmesinde ve mülakatın tipinin belirlemesinde de kolaylık sağlar. Pozisyon ve departman bütçesi ise uygun adaya teklif edilecek ücret ve yan hakların brüt tutarının belirlenmesinde, pozisyonun kariyer hedefi ise adayın firmada liyakat değerine göre uzun ve verimli olarak çalışması ve hem iş gören hem de iş verenin karşılıklı tatminkar olması çalışanlar arasında geçen deyimle kısaca “işyerinde geleceğini görebilmesinde” önemli yer tutar.

Seçme ve Yerleştirme sürecinde yapılan “Mülakatlar” işyerinin prosedürlerine göre 2-3 aşamalı veya pozisyonun seviyesine bağlı ek uygulamalar ( Kişilik Analizleri, Vaka Analizleri, Rol Play vb.) dahil yapılabilmektedir.  Mülakatlarda en önemli nokta, sorumlu İnsan Kaynakları Yetkilisinin  ‘Kurum Kültürü’ ve işyerinin tanıtımını yaptıktan sonra, işyerinin hedefini ve pozisyonun beklentilerini tam olarak ifade etmesi ve adayın kendini, rahat ve güvenli bir mülakat ortamı içinde tanıtmasına, olanak vermesidir.

Mülakattan, referans araştırmasına ve iş teklifine kadar her bir seviyenin atlanmadan uygulanması gerektiği bu sürecin, stratejik organizasyon yapılandırmanın da bir parçası olduğu unutulmamalıdır.

Aşağıda başlıca seviyeleri yer alan seçme ve yerleştirme sürecin, “İşyerinin büyüklüğünden bağımsız olarak uygulanması adayın ilk mülakatında duyduğu heyecanın, işyeri verimliliğine ve liyakata dönüşmesinin anahtarıdır.”

Cinovasyon Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi
Ayşe SEVİNDİK

Seçme ve Yerleştirme Süreci Örneği

Sosyal Girişimcilik ve Sosyal Girişim

Literatürde “sosyal girişim” ve “sosyal girişimci” kelimelerini kullanan ilk kişi Ashoka’nın kurucusu Bill Drayton’dır. Ashoka 40 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren bir sosyal girişimci ağıdır. Türkiye’de de faaliyet gösteren Ashoka sosyal girişimciliği: “Toplumda ihtiyaç analizi sonucu belirlenen problemlere karşı maddi fayda ve kar ön planda olmaksızın, problemin çözümüne, problemin ortadan kaldırılmasına ve sistemlerin dönüşmesine yönelik girişimciliğin gerçekleştirilmesidir.”[1]  şeklinde tanımlıyor.

Ashoka’nın tanımında da gördüğümüz gibi, sosyal girişimciyi tetikleyen şey yaşadıkları toplumdaki eğitim, sağlık, dezavantajlı gruplar, temel hak ve özgürlükler ve çevre gibi alanlardaki -fark edilen- sorunlardır. Kar amacı gütmeyen dernek, vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarından farklı olarak sosyal girişimler toplumsal sorunları girişimci olarak çözmeyi hedefleyen yapılardır.

Bunun en büyük sebebi sürdürülebilir, ölçeklenebilir çözüm arayışıdır. Bu nedenle bağış vb.. gelir modelleri dışında “kar elde eden” yapılardır. Ticari girişimlerden ayrıldıkları nokta ise elde edilen karın yine sosyal fayda için kullanılmasıdır. Özetle söylemek gerekirse, amaç “kar maksimizasyonu” değil “sosyal fayda maksimizasyonudur.”

Nispeten yeni bir kavram olduğundan birçok hibrit model barındıran sosyal girişimciler bulundukları ülkenin yasal tanımlarından da etkilenmektedir. Örneğin ülkemizde (Türkiye’de) henüz yasal bir tanımlaması yoktur.  Türkiye Sosyal Girişim Ağı[2] Türkiye’deki yasal düzenleme için hukuksal ve finansal yapı için öneriler oluşturmaktadır.

İngiltere, ABD, bazı AB ülkelerinde, Güney Kore, Brezilya ve bazı Latin ülkelerinde farklı isimlerle anılıyor olsa da “sosyal işletme” olarak genelleştirilebilecek tanımlar ve yasal statüler mevcut. Örnek vermek gerekirse: İngiltere’de PIC (Public Interest Company) olarak tanımlanan işletmeler örnek verilebilir. PIC’ler normal ticari bir işletme gibi para piyasalarından kaynaklar kullanabilir, kredi alabilir, yatırım yapabilir ancak ortak ve hissedarlarına değişken temettü ödemesi yapamazlar.

ABD için benzer şekilde PBC (Public Benefit Corporations[3]) örnek gösterilebilir. Ancak her ülkenin kendi yasal mevzuatları kapsamında küçük farklar taşırlar.

Türkiye’de sosyal girişim örnekleri:
Yukarıda kısaca bahsettiğimiz gibi Türkiye’de halihazırda bir yasal tanım ve hukuki-mali bir çerçeve yok. Ancak bu durum sosyal girişimcileri durdurmuyor tabi! Yasal bir çerçeve olmayınca ilk bakmamız gereken ve en önemli noktalardan biri şirket sözleşmesi ve bildirim (deklarasyon) oluyor. Şirket kendini bir ‘sosyal girişim’ olarak tanımlıyor mu? Ortaklarına, hissedarlarına kar payı – temettü dağıtıyor mu? Ürün ve hizmet satışı dışında bağış vb. gelir kalemleri var mı? Finansal verilerini ve faaliyetlerini şeffaf bir şekilde paylaşıyor mu?

Türkiye’de ve dünyada ne yaptıklarını/nasıl yaptıklarını inceleyebileceğiniz birçok sosyal girişime ve sosyal girişimciye Ashoka Fellowship programından[4] ulaşabilirsiniz.

Sonuç olarak
Sosyal girişimciliği sosyal fayda yaratmak, toplumsal sorunlara kalıcı ve yenilikçi çözümler üretmek için bir araç olarak görmek gerekiyor. Gördüğünüz, fark ettiğiniz bizzat içinde bulunduğunuz toplumsal sorunlara çözüm ararken kullanabileceğiniz bir yöntem. Sosyal girişimler, derneklerin, vakıfların iktisadi işletmelerine, firmaların kurumsal sosyal sorumluluk projelerine, hayırseverliğe, filantropiye ya da kamu faaliyetlerine rakip değildir. Sosyal girişimci çözmeyi düşündüğü sorunun üzerine tıpkı bir özel sektör girişimcisi gibi “risk alarak”, “yeni bir yaklaşım önererek” gider.

Bill Drayton’un bir sözüyle bitireyim. “Sosyal girişimciler sadece balık vermek veya balık tutmayı öğretmekle yetinmezler. Onlar balıkçılık endüstrisini baştan aşağı değiştirinceye kadar dinlenmeksizin çalışırlar.”[5]

Cinovasyon Derneği Üyesi,
Uluslararası İnovasyon Derneği Başkanı
Oğuz ÖZKÖROĞLU

[1] http://ashokaturkiye.org/sosyal-girisimciler/
[2] https://www.sosyalgirisimcilikagi.org/
[3] Bazı kaynaklarda B-Corp olarak da geçer.
[4] http://ashokaturkiye.org/ashoka-fellowship-programi
[5] Metnin orijinali: “Social entrepreneurs are not content  just give a fish or teach how to fish. They will not rest until they have revolutionized the fishing industry.”

Şahıs İşletmesi/Firması ve Sermaye Şirketleri (Limited ve Anonim) Arasındaki Başlıca Farklar

  • Şahıs firması 1 gün gibi kısa bir süre içerisinde kurulabilmekte ve ticari faaliyete hemen başlanılabilmektedir. Sermaye şirketlerinin kurulması 2-3 gün sürebilmektedir.
  • Şahıs firması kuruluşunda sermaye şartı yoktur. Anonim şirketlerde 50.000 TL, limited şirketlerde 10.000 TL esas sermaye şartı vardır.
  • Şahıs firması kurulum maliyeti yaklaşık 1.000-1.500 TL iken sermaye şirketi kuruluş maliyeti 2.500 – 4000 TL arasında değişebilmektedir. (Rakamlar illere, ortak ve müdür sayısına göre değişiklik göstermektedir.)
  • Şahıs firmasında muhasebecinize ödeyecek olduğunuz ücret, sermaye şirketine göre çok daha düşüktür.
  • Sermaye şirketleri, e-defter değilse defter tasdik ücreti şahıs firmalarından daha masraflıdır ki artık şahıs firmaları için eğer bilanço usulüne göre defter tutmuyorsa defter tasdik ettirilmemektedir.
  • Sermaye şirketlerinde, şirketle ilgili değişikliklere gitmek, en basiti adres değişikliği yapmak bile karar almayı, bunu noterden onaylatmayı ve ticaret sicil gazetesinde yayınlatmayı gerektirir. Tüm bu işlemler için ücret ödenir. Oysa bütün bu işlemler şahıs firmasında basit bir dilekçe ile halledilebilmektedir.
  • Sermaye şirketleri ticaret/sanayi odalarına ve ticaret sicil müdürlüklerine kayıt olmak zorundadır. Şahıs firmaları ise ticaret/sanayi odaları ve ticaret sicil müdürlükleri veya esnaf oda ve sicil müdürlüklerine kayıt olabilirler. Esnaf odalarının yıllık aidatları ticaret odalarına göre daha düşüktür.
  • Şahıs firmasında ödeyeceğiniz gelir vergisi, geliriniz artıkça kademeli olarak değişir. 2020 yılı için gelir vergisi oranları %15-%40 arasında hesaplanacaktır (https://www.gib.gov.tr/gelir-vergisi-tarifesi-2020).  Sermaye şirketlerinde ise sabit %22 ‘dir.
  • Genelde şahıs işletmeleri, kurumsal şirket imajı veremediği için bankalar ve firmalar tarafından çok fazla ciddiye alınmaz. Sermaye şirketleri nispeten bankalar ve firmalar nezdinde daha prestijli görünür.
  • Şahıs firmasının kapatılması, sermaye şirketine göre daha kolaydır. Şahıs firmalarının kapatılması süresi 1 gün iken, sermaye şirketinin kapatılma süresi 1 yılı bulabilir
  • Şahıs firmalarında firma ile firma sahibini bütün olarak düşünebiliriz. Yani şahıs firmasında kamuya ya da üçüncü kişilere karşı borçlarda firma sahibi tüm mal varlığıyla sorumludur. Sermaye şirketleri tüzel kişiliğe sahip şirket türüdür yani şirketin kendi mal varlığı vardır. Borç ve alacaktan şirket tüzel kişiliği sorumludur. Şirketin mal varlığı ortakların mal varlığından bağımsızdır. Şirketin mal varlığının borcu karşılamaya yetmediği yerde şirket ortakları hisseleri oranında sorumlu olurlar.
  • KOSGEB girişimcilik destekleri kapsamında şahıs firması kuran girişimcilere kuruluş desteği olarak 5.000-TL, limited/anonim şirketi kuran girişimcilere kuruluş desteği olarak 10.000-TL destek verilir.
  • KOSGEB Ar-Ge ve İnovasyon destek programı başvurusu onaylanan girişimci (en az üniversitelerin lisans programından bir yıl içinde mezun olabilecek durumdaki öğrenci olması halinde), işletmesini sermaye şirketi (Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket) statüsünde kurarsa, kendisi veya projede görevli bir ortağı Personel Gideri Desteğinden yararlanabilir.
  • Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 20. maddesi kapsamında genç girişimcilerde kazanç istisnasından faydalanan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla 18 yaşını doldurmuş ve 29 yaşını doldurmamış olanlardan, Bağ-Kur kapsamında 01/06/2018 tarihinden itibaren ilk defa sigortalı sayılan gerçek kişilerin primleri, 1 yıl süreyle prime esas kazanç alt sınır üzerinden Hazinece karşılanmaktadır. Anonim veya limited şirket gibi tüzel kişilik olarak değil, bizzat kendiniz gerçek kişi olarak vergi mükellefi olmalısınız; adi ortaklık veya şahıs şirketi (komandit/kollektif şirketler) kurmak suretiyle bu istisnadan yararlanabilirsiniz. Adi ortaklıklar ve şahıs şirket ortaklıklarında sadece bir ortak bu fıkra hükmünden yararlandırılır.
  • Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla yirmi dokuz yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu kazançlarının 75.000 Türk lirasına kadar olan kısmı, aşağıdaki şartlarda gelir vergisinden muaftır. Anonim veya limited şirket gibi tüzel kişilik olarak değil, bizzat kendiniz gerçek kişi olarak vergi mükellefi olmalısınız; adi ortaklık veya şahıs şirketi kurmak suretiyle vergi mükellefiyeti olarak bu istisnadan yararlanabilirsiniz.
  • TÜBİTAK ve AB fonlarından destek almak isteyen girişimcilerin mutlaka sermaye şirketi kurması gerekir. Şahıs firmaları bu desteklere başvuramazlar.
  • Yine Melek Yatırımcılardan, Risk Sermayesi Şirket ve fonlarından yatırım almayı planlayan girişimcilerin mutlaka Anonim Şirket kurması gerekir. Limited şirket ve şahıs firmalarına bu fonlar ortak olamamaktadır.

Cinovasyon Derneği
Yönetim Kurulu Sayman Üyesi
Sema KÜÇÜKADA

İnsan Kaynakları Yönetimi-2

Michael Faraday, Elektrik Enerjisini, Mekanik Enerjiye çevirmeyi başardığında, bu buluşun insanlığa ne katkısı olacak diye sorarlar… soruya soruyla karşılık veren Faraday şöyle cevaplar… “Peki yeni doğmuş bir çocuğun dünyaya katkısı ne?”[1]

Girişimcinin de yeni doğmuş bebeği girişimin kendisinden çok iş analizleridir. Girişimi asıl büyütecek ve katma değer yaratacak olan iş süreçlerini oluşturmak ve bu süreçleri yönetmektir. Unutulmamalıdır ki girişimcinin müşteriye sunmayı planladığı her ürün veya hizmet bir iş sürecinin sonucudur. 

Girişimlerde, iş süreçlerinin analizi ve düzenlenmesini öncelikli olarak gerçekleştirenler, örgütsel yapılarını daha kolay tamamlayacak buna bağlı olarak da fırsatları önceden görme, değişime uyum sağlama, kalite ve verimliliğin artması gibi önemli çıktılara ulaşacaktır.

Peki, iş analizi nasıl yapılır? Tek başıma yapabilir miyim? Doğru sorular nelerdir? 

İş analizi, belirli bir işin en küçük parçalarıyla detaylı bir biçimde tanımlanıp incelenmesi sürecidir ve kişilerden, çalışanlardan bağımsız sadece işin nasıl yapıldığı incelenir. Normalde Teknik bir süreçtir, profesyonel olarak incelenmesi için deneyim ve tecrübe gerektirir. Yine de girişiminizin analizini; ister tek başınıza ister ekip ile çalışıyor olun, zaman kaybetmeden aşağıdaki soruları kendinize veya ekininize sorarak iş analizini başlatabilirsiniz. Bunun için bir form oluşturmanız ve ankete/ gözleme dayalı inceleme yolu belirleyerek elde ettiğiniz bilgileri anlamlı verilere dönüştürmelisiniz.

  • Çalışan ne (iş) yapıyor?
  • Çalışan işi nasıl yapıyor?(yöntem ve teknikler)
  • Çalışanın kullandığı makineler, aletler, donanım, vb. şeyler nelerdir?
  • Çalışanın yaptığı bu iş sonrasında hangi ürün, hizmet (çıktılar) sağlıyor? 
  • Çalışanın yaptığı işi normal koşullarda gerçekleştirebilmesi için gerekleri nelerdir? (Yetenek, bilgi, tecrübe, eğitim vb.)
  • Çalışan işi hangi koşullarda yapıyor? (İşin yapıldığı ortamın ve çevrenin faktörleri)

Bütün soruları sordunuz ve elinizde verileriniz mevcut bu bilgileri ne için kullanacağız? Yazının başında bahsettiğimiz gibi örgüt yapılandırmasına hazırsınız artık. 

Analiz’den elde ettiğiniz verilerden 

  • Organizasyon Şemasının oluşturulması (hiyerarşik yapı ve bölümlerin birbiriyle ilişkileri) 
  • Çalışan istihdamı için gerekli temel yetkinlikler ve çalışan eğitim süreçlerinin oluşturulması 
  • İş gücü planlama (norm kadro) 
  • Araç, gereç tayini 
  • Performans değerlendirme, ücret skalasının oluşturulması 
  • İşler arasındaki ilişkiyi ve belirsizlikleri tanımlama ve giderme 

Girişiminizin her yeni ürün, marka, hizmet girişiminde iş analizlerinin yenilenmesi ve buna bağlı olarak örgütsel yapıdaki değişikliklerin gerçekleşmesi önemlidir. 

Faraday bugün yaşasa teknik olarak iş analizini; “Girişimin, dönüşüm enerjisi olarak tanımlardı. ☺️” Ürünleriniz, hizmetleriniz, dönüşümleriniz bol olsun dilerim.

Cinovasyon Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi
Ayşe SEVİNDİK

KAYNAK:
http://www.metefizik.com/index.php/fizigin-dogasi

İnsan Kaynakları Yönetimi-1

Harika bir fikriniz var, bu fikre tutku derecesinde bağlısınız, kendinize inancınız tam, iş modelini belirlediniz ve ‘Start up’…

ama kiminle?

Girişimcilikte ekip kurma, inancını hedefini ekibe aktarma, liyakati sürdürebilir kılma, ekibinin motivasyonunu sağlama, ekibini büyütme ve geliştirme gibi fonksiyonlar, başlıktan da anlaşılacağı gibi bir ‘İKY’ yani İnsan

Kaynakları Yönetimi’dir.

İster tek başınıza bir ekip, ister en az 2 kişilik bir ekip olun ‘İnsan Kaynakları’ yönetiminiz başlamıştır.

Peki nedir İKY? Literatürde pek çok İKY tanımına rastlamak mümkün, ben ‘işletmedeki ya da oluşumdaki sürekli uyum ve  denge süreci olarak tanımlıyorum ‘

Daha basitleştirelim, ilk ekip arkadaşınızı işe alacaksınız ve iş ilanı vereceksiniz. Bugüne kadar siz, oluşumunuzda belli bir uyum içinde çalıştınız, yani kendi girişimcilik dengenize göre bir sisteminiz vardı ve bu sisteme yeni kişiler ile yeni fonksiyonlar ekleyeceksiniz. Türk- Amerikan deyimine göre; Sistemi tekrar set edeceksiniz 😉

Dolayısıyla bu ilanı vermeden önce  bir takım hazırlıklar yapmanız gerekli; (İş Modeli oluşturduysanız işiniz daha kolay olabilir, 5 yıl öngörülü bir Organizasyon yapılandırması aşağıdaki hazırlıkları hızlandıracaktır.)

• İş analizi yapılmalı ve uygun unvan veya pozisyonda iş ilanı verilmeli
• Pozisyona uygun iş tanımı ve sorumluluklar neler olmalı belirlenmeli
• Çalışma koşullarının oluşturulması (Girişimcinin de çalışma saatlerini düzenleyecektir)
• İş Kanununa göre hukuki gereklilikleri ve belgeleri nasıl sağlayacağım
• Çalışanlar ile nasıl bir yapı oluşturacağına karar verilmesi (Örn.: Ekip Lideri/Ekip Üyesi, Ekip Üyesi/Ekip Üyesi, Yönetici/Çalışan, İş Ortağı/İş Ortağı, aile gibi olalım Abi/Abla desin…)
• Çalışma verimliliğini, performansını hangi kriterlere göre belirleyeceğim? Nasıl ölçeceğim? / değerlendireceğim?
• Uyum Eğitimini nasıl vereceğim, start up- oluşum- işletmemim ruhunu nasıl anlatacağım?

O zaman yukarıdaki hazırlıklarımız da tamamlanınca iş ilanımızı verebiliriz, iş analizinden uygun kriterlere göre özgeçmiş seçimi ve mülakat kısmına geçebiliriz. Mülakatı işe alım görüşmesi olarak düşünmek yerine, inancınıza ve tutkunuza ortak olacak en az sizin kadar bu fikre bağlanacak, büyütecek, geliştirecek  ekip arkadaşı bulma olarak görmek sizin daha rahat ve odaklı bir görüşme yapmanıza yardımcı olacaktır.

Yukarıda kısaca Seçme ve Yerleştirme fonksiyonuna değindiğimiz; İKY yani ‘İnsan Kaynakları Yönetimi’nin genel fonksiyonları aşağıdaki gibidir.

⁃ İş Analizi ve Tasarımı
⁃ Seçme ve Yerleştirme
⁃ Özlük Hakları ve İş Kanunu
⁃ Oryantasyon ve Entegrasyon (Tutundurma)
⁃ Ücretlendirme
⁃ Performans Yönetimi
⁃ Kariyer Yönetimi
⁃ Eğitim ve Gelişim Yönetimi

Dikkat ederseniz, İK fonksiyonlarının veriliş sırası uygulandığında aynı zamanda büyüyen, gelişen ve çalışanına değer veren, çalışanı da beraberinde büyüten bir işletmeye dönüşümünü de göstermektedir. Önümüzdeki yazılarda her bir fonksiyona ve uygulanmasına değineceğiz.

Son olarak, İK Fonksiyonlarının sırası;
Girişimci için takip etmesi ve sistemine yerleştirmesi faydalı bir yol haritasıdır.

Bu yolda ilk durağımız olan; İş Analizi ve İş Tasarımında görüşmek üzere…

Bir İK duası: ‘Liyakatlı çalışanlarınız bol olsun‘

Cinovasyon Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi
Ayşe SEVİNDİK

TANYELİ Roket Takımının Hedefi Dünya Şampiyonluğu

2020 TEKNOFEST Roket Yarışması Alçak İrtifa (1500 m) Kategorisinde Türkiye Şampiyonu olan Atakum Gençlik Merkezi TANYELİ Roket Takımının Akademik danışmanı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çetin KURNAZ ile yaptığımız sohbeti, gençlerimize ilham olması ümidiyle yayınlıyoruz.

Tanyeli Roket Takımı’nı tanıyabilir miyiz?

TANYELİ Roket takımı Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun Üniversitesi ve Karabük Üniversitesinde okumakta olan toplam 13 öğrencinin Atakum Gençlik Merkezi çatısı altında bir araya gelmesiyle 8 ay gibi kısa bir süre önce oluşturulmuş bir takımdır.

Alçak İrtifa kategorisindeki, Teknofest Roket Yarışması süreçlerini anlatır mısınız?

Bu yıl 24-27 Eylül tarihleri arasında Gaziantep’de gerçekleştirilen TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali Roket Yarışmasına lise, önlisans, lisans ve lisansüstü öğrencilerinden oluşan takımlar katılmışlardır. Yarışma kapsamında takımların, Ön Tasarım Raporu (ÖTR), Kritik Tasarım Raporu (KTR), Atış Hazırlık Raporu (AHR) ve Genel Test Raporu (GTR) olmak üzere dört farklı aşamadan geçmeleri gerekmektedir.

Tanyeli Roket Takımı bu süreçleri nasıl geçti, neler yaptı?

TANYELİ Roket Takımı olarak bu 4 aşamayı da başarı ile geçip 1-13 Eylül Tarihlerinde ROKETSAN’a ait Tuzgölü Hisar tesislerinde yapılan Final aşamasına gitmeyi hak kazanmıştır. Final aşaması ise Montaj ve Atış (Fırlatma) olmak üzere iki aşamadan oluşmaktadır. Sadece montaj aşamasından başarılı olan takımlara bir sonraki gün atış hakkı verilmektedir. TANYELİ Roket Takımı olarak “Avionik”, “Aerodinamik”, “Yapısal/Faydalı Yük” ve “Kurtarma” aşamalarından oluşan MONTAJ gününü gün birincisi olarak tamamlamıştır.

Roketimiz bir sonraki gün ilk roket olarak TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan MANDAL tarafından ateşlenmişti. Roketimizin hedef olan 1500 m yüksekliğe en yakın noktaya (1556m) ulaşmış olmasının verdiği gurur ve tüm amaçlarını ulaşmanın onuru ile sapasağlam kurtarılmıştır.

TANYELİ Roket Takımı olarak başarılı geçen Montaj ve Atış aşamalarından sonra derece beklentilerimiz ile birlikte Aksaray’dan Samsun’a dönerken aslında ne kadar büyük bir iş başardığımızın yeni yeni farkına varmaya başlamıştık. Bir sonraki hafta TANYELİ Roket Takımı olarak yaklaşık 725 puan ile Alçak İrtifa Türkiye Şampiyonu olduğumuzdaki mutluluğumuz tarif edilemezdi. İkinci olan takım ile aramızdaki farkın yaklaşık 40 puan olması ve Orta İrtifa Şampiyonundan bile daha yüksek puanla şampiyon olmamız verdiğimiz emeklerin karşılığıydı.

Şampiyon Takım olarak 24-27 Eylül 2020 tarihlerinde Gaziantep’te yapılacak ödül törenine büyük bir gurur ile katıldık. Şampiyonluk ödülümüz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından bizzat verilmiştir. Ödül töreni öncesinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN bizleri ziyaret ederek onurlandırmıştır.

Finale giden yolda hiç aksilik yaşadınız mı?

Bu 8 aylık süre içinde başarıya giden yolda elbette pek çok aksaklıklarla ve bu aksaklıklara çözüm aramayla geçen günlerimiz de oldu. Bu aksaklıklara bulduğumuz çözümler aslında bizlere bu başarıyı getirdi. Hem atışlar öncesinde hem de montaj gününde yaşadığımız ve belki de çözüm bularak bize Türkiye Şampiyonluğunu getiren iki sorun kısaca şu şekilde idi.

Tasarladığımız roket 1500 m irtifaya çıkarken aynı anda yer istasyonu ile haberleşmesi gerekmekte idi. Yerden 1500 m için alıcı ve verici olarak kullandığımız antenlerimizi test etmemiz normal şartlarda mümkün değildi. Bazı yayınım parametrelerini tahmin etmemiz gerekmekte idi.  Atışlara bir hafta kala kullandığımız antenin kapsama alanının (çekim gücünün) yetmeyebileceğini düşünür hale geldik. Hiçbir şeyi riske atamazdık ve son birkaç gün içerisinde tüm anten konfigürasyonlarını değiştirdik. Böylece gerek montaj günü avionik aşamasından gerekse atış anının her saniyesinde veri alarak atıştan çok rahat geçtik.

İkinci örnek ise çok daha hayati öneme sahipti. ROKETSAN tarafından bize verilecek motorun ölçülerine veri sayfasından (datasheet) ulaşmıştık. Ancak montaj aşamasında gerçek motor ölçüsünün yaklaşık 5 cm daha büyük olduğunu görünce takım olarak ilk başta biraz karamsarlığa kapıldık. Ancak eksik kalan parçayı ek yapmaktan başka çaremizin de olmadığını biliyorduk. Takım olarak büyük emek vererek 2 saate yakın bir sürede bu sorunu çözdük ve montaj aşamasını ilk tamamlayan takım olarak kayıtlara geçtik.

Ekip olarak başarılı olmanızın sırrı nedir?

Aslında başarımızdaki sır küçük ayrıntılarda ve öğrenci arkadaşlarımın kelimeler üstü gayretlerinde gizli diyebilirim. Ülke ve dünya olarak yaşadığımız şu pandemi döneminde sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde bile gerekli izinler alınarak öğrenci arkadaşlar geceli gündüzlü çalıştılar. Roket ile ilgili her adım defalarca tekrar edilerek ve kontrolleri yapılarak son haline getirildi. Montaj aşamasından sonra ROKETSAN’a teslim edilen ve belki de bir daha göremeyecekleri roketlerini görmek için izin isteyip arabayı durdurmaları ve sevgiliye koşarcasına roketlerine koşmaları, bu tutku, bence başarının diğer sırrı oldu.

Bu başarı, öğrencilerin teknik altyapısının gelişmesinin yanında, iletişim ağlarının gelişmesine de katkı sağladı mı?

Ödül töreni öncesi ve sonrasında yaşadıklarımız bizler için tarif edilemez duygular barındırmaktadır. Yaptığımız bir çalışma sonrasında Cumhurbaşkanımızdan ödül almak ve kendileri ile bir sonraki hedeflerimiz üzerine konuşmak büyük bir onur vesilesi olmuştur. TEKNOFEST 2020’ye katılım gösteren tüm Bakanlar ile sohbet etmek, ASELSAN, TÜBİTAK, ROKETSAN, T3 Vakfı gibi çalışma alanlarımızla doğrudan ilişkili en yetkili kişiler ile fikir alış verişinde bulunmak gerek kendim gerek öğrencilerim için büyük bir övünç kaynağı olmuştur. Bu konuşmalar ve beyin fırtınaları neticesinde TÜBİTAK SAGE, ROKETSAN gibi kurumlarda öğrencilerin staj ve sonrasında belki bir Mühendis olarak çalışma imkânına kavuşacak olmaları ayrı bir mutluluk olmuştur.

Tanyeli Roket Takımı’nın yeni hedefleri var mı?

TANYELİ Roket takımı olarak bir sonraki hedeflerimiz aslında Gaziantep’ten Samsun’a dönmeden önce neredeyse belli olmuştu. 2021 yılında İstanbul’da yapılacak TEKNOFEST 2021’e Orta (3000 m) ve Yüksek İrtifa (6000 m) kategorilerinde katılmak ve bu başarıları İstanbul’da da yaşamaktı.


Ancak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN bizlere, “Türk gençliği olarak daha yükseğe, en yükseğe ulaşmayı” hedef olarak belirledi. Bu hedef doğrultusunda “Experimental Sounding Rocket Association (ESRA)” tarafından her yıl Amerika’da düzenlenen dünyanın en büyük roket yarışması olan IREC (Intercollegiate Rocket Engineering Competition, Spaceport America Cup) 2021’e yüksek irtifa (30.000 feet) kategorisinde katılamaya karar verdik ve ilk başvuru aşamasını yaptık.

Dünyanın en Büyük Roket Yarışması (IREC) Organizasyonu

TANYELİ Roket takımı olarak gerek “TEKNOFEST 2021” gerekse “Spaceport America Cup 2021” için yeni takım arkadaşları ile birlikte çalışmalarımıza büyük bir motivasyon ile başladık. İnanıyoruz ki her şey bir hayal ile başlar ve bizim hayalimizde Amerika’dan Şampiyon olarak dönmek, Neden olmasın? Türk gençliği olarak sorumluluğumuzun farkındayız ve yeni başarılara kazanmaya her zamankinden daha hazırız.

Son olarak, eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Elektrik-Elektronik Mühendisliğinde öğretim üyesi ve Elektronik derslerinin de sorumlusu olmam nedeniyle, özellikle roket avioniği özelinde öğrenci arkadaşlara küçük projeler vererek onların büyük resmi görmelerini sağlamaya çalışıyorum. Bu küçük projeler öğrenci arkadaşlarımın motivasyonlarının ve kendilerinin de arttığını düşünüyorum. Benzer durum diğer iki farklı üniversitede okuyan takım arkadaşlarım için de geçerli olduğunu söyleyebilirim. Takım arkadaşlarımın 2. ve 3. Sınıf öğrencileri oldukları düşünüldüğünde ve bu arkadaşların Türkiye şampiyonu olması bölümlerinde yanlış bir inanış olan “biz yapamayız” tabusunu yıktığını düşünmekteyim. Yıkılan bu tabularla önümüzdeki yıl TEKNOFEST 2021’e en az iki kat daha fazla takımın Samsun’dan katılacağını şimdiden söyleyebilirim. Yakaladığımız bu başarı benzer yolda yürümek isteyen arkadaşların yollarını aydınlatacak bir ışık olmasını umuyorum.

Samsun şehrine bu güzel başarıları yaşatan Atakum Gençlik Merkezi TANYELİ Roket Takımının kurulmasından geldiğimiz noktaya kadar bizlere her türlü desteği veren Atakum Gençlik Merkezi’ne, Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne, Gençlik ve Spor Bakanlığımıza ve emeği geçen tüm kurum ve kuruluşlara şükranlarımızı sunarız.

En büyük kupayı Türkiye’ye getirmek için biz HAZIRIZ.

Biz de Dernek olarak, bu başarıda emeği olan başta size ve tüm ekip üyelerine teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki yıl hedefiniz olan Amerika Şampiyonluğuna ulaşmanızı ve kupayı Samsun’a getirmenizi canı gönülden diliyoruz. Bu başarıların Samsun’da üniversitelerimizde okuyan tüm öğrencilere cesaret vermesini ve girişimcilik adına yapılacak tüm etkinliklerde katılımın daha fazla olmasına vesile olmasını diliyoruz.

Bu güzel sohbet için ayrıca teşekkür ederiz.

Etkinlik fotoğraflarına ulaşmak için tıklayınız.

Girişimcilik Nedir?

Herkesin dilinde bir “girişimcilik”! Gerçekten girişimcilik nedir?

En basit haliyle tanımlayacak olursak; kar amacı güderek risk altına girip iş kurmaya çalışmak diyebiliriz. Ekonomist Richard Cantillon 1700’lü yılların ilk yarısında girişimciliği “kâr elde etmek amacıyla işleri organize etmek ve işin riskini üstlenmek işi” şeklinde tanımlamış. Günümüzün güçlü markalarının yaptığı tanımlara da bakacak olursak, konuya farklı yönlerden bakmanın mümkün olduğunu görebiliriz.

Bazı Markaların Girişimcilik Tanımları

Apple: “Eski kuralları çağdaş yeniliklerle yorumlayan ve aksiyona geçiren beceri.”

Microsoft: “Fayda ve prestij odaklı tüm eylemlerin kesiştiği nokta.”

Pfizer: “Bireyle yetinmeyen, siyaseti kamu yararı aksiyona yönlendiren beceri.”

İkea: “Fikir üreten sıra dışı yöntemleri takdis eden anlayış.”

Google: “Geçmişi gelecekle birleştiren ve şimdiyi yaratan yetenek olarak ifade.”

Geçmiş çağlara bakacak olursak girişimci insan modeline en ilkel örnek ticaret ile uğraşanlar olacaktır. Günümüzde ise girişimcilik ayrı bir sektör oluşturmuş bulunmakta. Girişimci olan insan yeni bir fikir üretmeli, neredeyse yoktan var etmeli. Finansal kaynak sağlayarak, elini taşın altına koyarak ekonomik ve belki de toplumsal bir değer üretmeli.

Girişimci doğulur mu yoksa girişimci olunur mu? Bu soru bu konuda kafaları kurcalayan anahtar sorulardan biri. Girişimcilik konusunda verilen kurslara bakarsak sonradan olmak mümkün gibi duruyor. Peki ya girişimci sadece iş hayatında mı girişimci? Elbette hayır! Sosyal hayattan politikaya birçok konuda, her alanda girişimci olabilir ve toplumsal fark oluşturabilirsiniz. Üstelik girişimci olarak doğmak zorunda olmadan, girişimciliği öğrenerek! Tabii ki girişimci bir ruhla doğanlar biraz daha şanslı olabilirler…

Şimdi, sektöründe çok başarılı olmuş birkaç girişimciyi hatırlayalım ve sonrasında ortak özelliklerini ele alalım:

Wences Casares

1974 Arjantin doğumlu teknoloji girişimcisi ve Bitcoin destekleyicisi Xapo’nun  CEO ve kurucusu. Casares ayrıyeten New York merkezli bilgisayar oyunu şirketi olan Wanako Games’in de kurucusudur. Şirketin Assault Heroes oyunu 2006 yılında yılın oyunu seçilmiştir.

Jan Koum

1976’da Ukrayna’da doğup 1992 yılında ABD’ye göç etmiş bilgisayar mühendisi ve internet girişimcisi Şubat 2014’te Facebook’a satışı gerçekleştirilen WhatsApp’ın kurucusu ve CEO’su. Genç yaşlarında bir manavda temizlikçi olarak çalışırken, 2014’te Amerika’nın en zengin 62. insanı olarak gösterilmiş.

Mark Cuban

1958 doğumlu ABD’li dolar milyarderi girişimci. Çok küçük yaşta iş hayatına atılan Cuban, 1999’da 5.7 milyar $ fiyatla Yahoo’ya satışı gerçekleştirilen Broadcast.com’un kurucusu. Ayrıca kendisine ait bir NBA takımı bile var: Dallas Mavericks. Şu anda 2200 m2’lik malikanesinde vakit geçirmekte.

Elon Musk

1971 Doğumlu Elon Musk mucitliğiyle ön plana çıkan bir girişimci, gerçek hayatın Tony Stark’ı olarak gösterilmekte. Ekim 2002’de 1.5 milyar $ fiyatla eBay’e satışı gerçekleşen PayPal’in kurucusu. SpaceX’in baş tasarımcısı olmasının yanında, CEO ve kurucusu; bunun yanında Tesla Motors’un ürün mimarı ve de ortak kurucularından.

Do Won Chang

1954 Kore doğumlu ABD’li girişimci, giyim markası Forever 21’in kurucusu ve sahibi, yaklaşık 5,4 milyar $’lık servetli girişimci. 1984 yılında eşi ile beraber işletmeye başladığı bir tek mağazaları varken şu an bu sayı 400’ün üzerinde.

Mark Zuckerberg

1984 ABD doğumlu sosyal paylaşım sitesi Facebook’un kurucusu Amerikalı girişimci. 2015 yılındaki yaklaşık 35,1 milyar $’lık servetiyle dünyanın en genç zengini. 2010 yılında Time dergisi tarafından “Yılın Adamı” seçilmiş.

Jack Dorsey

1976 ABD doğumlu yazılım mimarı ve işadamı. Birçok kişi tarafından kullanılan sosyal medya platformu Twitter ve bir mobil ödeme şirketi olan Square’un kurucusu kimliği ile tanınmakta. 2008 yılında MIT Technology  Review tarafından “35 yaşın altındaki en yenilikçi 35 kişi”den biri seçilmiş.

Steve Jobs

1955 ABD doğumlu Steve Jobs  Apple’ın kurucu ortağıdır. 2011 yılındaki ölümünden 5 hafta öncesine kadar CEO olarak görev yapmış. Bilgisayar endüstrisinin önderlerinden olarak kabul edilir. Apple’ın yanında Next Computer ve Pixar Animasyon Stüdyoları’nı da kurmuş ve yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.

Stephan Kaufer

1963 Doğumlu Amerikalı girişimci. 2000 yılında kurduğu içinde binlerce tatil noktasının olduğu dünyanın en çok kullanılan seyahat planlama ve rezervasyon yönlendirme platformu TripAdvisor’un CEO’su.

Sergey Brin

1973 Rusya doğumlu ABD’li girişimci. Arkadaşı Larry Page ile birlikte Google şirketini kurdu. Hâlen Teknoloji başkanı ve yönetim kurulu üyesi olan Sergey Brin, Forbes’a göre 20,3 milyar dolarla dünyanın en zengin 100 insanından biri.

  1. İleri Görüşlülük
  2. Motivasyon
  3. Özgüven
  4. Zaman Yönetimi
  5. Finansal Bilgi
  6. Yönetim Becerisi
  7. Planlama Yeteneği
  8. Esneklik
  9. Hırslı Olmak
  10. İletişim Becerisi

Kendini geliştirebilen, resmin büyüğünü görebilen, verimli çalışan herkes girişimci olabilir ve dünyamızı değiştirebilir.

Bol şans…

DERLEYEN

Elvan PALAOĞLU

Merhaba Yenileşim (İnovasyon)

26 yıllık iş hayatımın 15 yılı, değişik alanlardaki girişimcilik maceraları ile dolu. Son 8 yılımı dolduran ve yoğun mesai harcadığımız konu ise özellikle Samsun’da girişimcilere hizmet edecek yeni bir ekosistemin kurulması için geçti. Cinovasyon Derneği de bunun son meyvesi oldu.

Tema Vakfının kurucusu rahmetli Hayrettin Karaca;

“Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu var bu dünyada.”

diyerek hayatının ve vakfının amacını net bir şekilde ifade etmişti. Biz de;

“Yola çıkanlara ve çıkacak olanlara, yol göstermeye söz verdik.”

diyerek 2019 yılı mayıs ayında derneğimizi kurduk. Neye söz verdiğimizi tüzüğümüzden, neler yaptığımızı haberler sayfasından görebilirsiniz.

Merhaba ile başladığımız bu köşede ise Girişimcilik, Yenileşim (inovasyon) ve ARGE konusunda yazacak ve karşılıklı sohbet edeceğiz. Sohbet edeceğiz diyorum çünkü daha çok sizleri konuşacağız. Bu köşeye taşınmasını istediğiniz bir maceranız varsa çekinmeyin, gönderin. Köşe sizin.

Pek çok toplantıda, seminerde, konferansta “Başarı Hikâyeleri” anlatılır. İnsanlar başından geçen olayları anlatmakta pek de başarılı olamadığından, deneyimleri katılımcılara geçmez. Üstelik dinleyenler, başarılardan daha çok başarısızlıkları duyarak deneyim kazanmak ister. Oysaki çok az insan, başarısızlıklarını anlatma cesaretini gösterebilir. İşte burada hikâye anlatıcısı devreye giriyor ve ne yazık ki günümüzde çok az sayıda hikâye anlatıcısı var.

Bu nedenle burada çoğu zaman “Hikâye Anlatıcılığı” yapacağız. Hikâye anlatıcılığı aslına bakarsanız eski bir meslek. Bizim kültürümüzdeki Meddah’a benzetenler oldukça fazla. Ancak hikâye anlatıcısının farkı, tek amacının insanları eğlendirmek olmaması.Hikâye anlatıcılığı, olayları ve perde arkasında kalmış detayları, kendisinin ve başkalarının deneyimlerini, incelikli dili ve kurgusuyla insanlara yararlı olacak benzersiz bir tarzda aktarılması. İlk hikâyemiz,  koronalı bugünlerde tekrardan hayatımıza giren ve sıkça kullandığımız kolonya üreticisi sektör lideri bir şirketin, batma noktasına geldikten sonra yaptığı yenilikle, tekrardan nasıl toparlandığı üzerine.

Kozmetik sektörünün öncü şirketlerindendi. Çok çeşitli olmasa da rakiplerine nazaran birçok çeşit ürün üretip pazara sürüyorlardı. Fakat ana ürünleri kolonya idi. Son zamanlarda satışları azaldığı için stok devir hızları düşmüştü. Depolar ağzına kadar, herkesin çok beğendiği, en kaliteli ve hoş kokulu kolonyalar ile dolup taşmaktaydı. Bir çare bulamazlarsa üretimi durdurmak zorunda kalacaklardı ki bu sonun başlangıcı olacaktı.

Uzun araştırmalar sonunda, bir arkadaşlarının da tavsiyesi üzerine, ne yapacağını pek de anlamadıkları bir adamı fabrikalarına davet ettiler. Adam üretim hatlarını gezmiş, detaylı bilgiler almıştı. Hattın sonundaki dolum ve ambalaj bölümünde oldukça uzun kaldıktan sonra döndü ve dedi ki;

– Sorununuzu çözebilirim. İki şartım var. Söylediklerimi harfiyen yerine getireceksiniz ve satıştan %5 komisyon vereceksiniz.

Patron, kim olduğunu ve ne iş yaptığını bilmediği bu adamın sözleri karşısında duraksadı. Ailesinin ve kendisinin yıllarını vererek kurduğu ve dev bir organizasyon haline getirdiği şirketinde birkaç saatlik bilgilendirme sonrasında ahkâm kesen bu adamın amacı neydi? Onun görüp de kendisinin göremediği neydi? Hem adamı denemek hem de merakını gidermek için başını sallayarak teklifi kabul etti. Adam çözüm önerisini söyledi:

Yeni bir şişe kapağı tasarlayacağım ve bütün stoklarınız tükenecek.

Yapmadıkları şey değildi bu. Zaman zaman başvurdukları bir yoldu aslında. Özellikle yeni koku çıkardıkları zaman şişe değiştirirlerdi. Ama şişe kapağı tasarlamak da neydi? Ne işe yarayacaktı? Sonuçta kapak, kapaktır.

Hazırlıklar tamamlandıktan ve yeni kapakları ile ürünler piyasaya sürüldükten kısa bir süre sonra, stoklar hızla erimeye başlamıştı. Fabrika tekrardan 3 vardiya çalışmaya başlamıştı. Evet, yeni kapak tasarımı işe yaramıştı.

Nerdeyse her bayram, çocuklar gelen misafire kolonya ikram ederken duyduğum Anadolu’ya ait bir söz var: “Yetim malı değil yavrum, korkma dök.“ derler. Eskiden kolonya şişelerinin ağzında bulunan tıpalar delik değildi. Sevkiyat sırasında dökülmesin, içerisindeki uçucu maddeler uçmasın diye o şekilde üretilirlerdi. Bizler o tıpaları evimizde ya iğne ile ya da çivi ile delerdik. İğne ile delindiğinde doğal olarak az akardı. Aynı kolonya şişesi ile birkaç bayram idare edilirdi.

Evet, o Adam bir endüstriyel tasarımcıydı ve şişe kapağını delikli olarak tasarlamıştı. Deliğin genişliği standardından biraz daha genişti ve kolonya bolca dökülüyordu. Bugün hala o ürün piyasada ve bizler tüketmeye devam ediyoruz.

Üründe ya da ambalajında yapılan küçücük bir yenileşim (inovasyon), bulunduğumuz sektörlerde varlığımızı devam ettirmemizi sağlayacaktır. Özellikle geleneksel sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerimizin, iş yapma şekillerinde (iş modeli), ürün ve iş süreçlerinde yapabilecekleri birçok yenileşim alanı vardır. Bu alana biraz yoğunlaşmaları ve inovasyon stratejilerini belirlemeleri başlangıç için yeterli olacaktır.

Cinovasyon Derneği Başkanı

 Cavit ÇAKAR