26 yıllık iş hayatımın 15 yılı, değişik alanlardaki girişimcilik maceraları ile dolu. Son 8 yılımı dolduran ve yoğun mesai harcadığımız konu ise özellikle Samsun’da girişimcilere hizmet edecek yeni bir ekosistemin kurulması için geçti. Cinovasyon Derneği de bunun son meyvesi oldu.
Tema Vakfının kurucusu rahmetli Hayrettin Karaca;
“Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu var bu dünyada.”
diyerek hayatının ve vakfının amacını net bir şekilde ifade etmişti. Biz de;
“Yola çıkanlara ve çıkacak olanlara, yol göstermeye söz verdik.”
diyerek 2019 yılı mayıs ayında derneğimizi kurduk. Neye söz verdiğimizi tüzüğümüzden, neler yaptığımızı haberler sayfasından görebilirsiniz.
Merhaba ile başladığımız bu köşede ise Girişimcilik, Yenileşim (inovasyon) ve ARGE konusunda yazacak ve karşılıklı sohbet edeceğiz. Sohbet edeceğiz diyorum çünkü daha çok sizleri konuşacağız. Bu köşeye taşınmasını istediğiniz bir maceranız varsa çekinmeyin, gönderin. Köşe sizin.
Pek çok toplantıda, seminerde, konferansta “Başarı Hikâyeleri” anlatılır. İnsanlar başından geçen olayları anlatmakta pek de başarılı olamadığından, deneyimleri katılımcılara geçmez. Üstelik dinleyenler, başarılardan daha çok başarısızlıkları duyarak deneyim kazanmak ister. Oysaki çok az insan, başarısızlıklarını anlatma cesaretini gösterebilir. İşte burada hikâye anlatıcısı devreye giriyor ve ne yazık ki günümüzde çok az sayıda hikâye anlatıcısı var.
Bu nedenle burada çoğu zaman “Hikâye Anlatıcılığı” yapacağız. Hikâye anlatıcılığı aslına bakarsanız eski bir meslek. Bizim kültürümüzdeki Meddah’a benzetenler oldukça fazla. Ancak hikâye anlatıcısının farkı, tek amacının insanları eğlendirmek olmaması.Hikâye anlatıcılığı, olayları ve perde arkasında kalmış detayları, kendisinin ve başkalarının deneyimlerini, incelikli dili ve kurgusuyla insanlara yararlı olacak benzersiz bir tarzda aktarılması. İlk hikâyemiz, koronalı bugünlerde tekrardan hayatımıza giren ve sıkça kullandığımız kolonya üreticisi sektör lideri bir şirketin, batma noktasına geldikten sonra yaptığı yenilikle, tekrardan nasıl toparlandığı üzerine.
Kozmetik sektörünün öncü şirketlerindendi. Çok çeşitli olmasa da rakiplerine nazaran birçok çeşit ürün üretip pazara sürüyorlardı. Fakat ana ürünleri kolonya idi. Son zamanlarda satışları azaldığı için stok devir hızları düşmüştü. Depolar ağzına kadar, herkesin çok beğendiği, en kaliteli ve hoş kokulu kolonyalar ile dolup taşmaktaydı. Bir çare bulamazlarsa üretimi durdurmak zorunda kalacaklardı ki bu sonun başlangıcı olacaktı.
Uzun araştırmalar sonunda, bir arkadaşlarının da tavsiyesi üzerine, ne yapacağını pek de anlamadıkları bir adamı fabrikalarına davet ettiler. Adam üretim hatlarını gezmiş, detaylı bilgiler almıştı. Hattın sonundaki dolum ve ambalaj bölümünde oldukça uzun kaldıktan sonra döndü ve dedi ki;
– Sorununuzu çözebilirim. İki şartım var. Söylediklerimi harfiyen yerine getireceksiniz ve satıştan %5 komisyon vereceksiniz.
Patron, kim olduğunu ve ne iş yaptığını bilmediği bu adamın sözleri karşısında duraksadı. Ailesinin ve kendisinin yıllarını vererek kurduğu ve dev bir organizasyon haline getirdiği şirketinde birkaç saatlik bilgilendirme sonrasında ahkâm kesen bu adamın amacı neydi? Onun görüp de kendisinin göremediği neydi? Hem adamı denemek hem de merakını gidermek için başını sallayarak teklifi kabul etti. Adam çözüm önerisini söyledi:
– Yeni bir şişe kapağı tasarlayacağım ve bütün stoklarınız tükenecek.
Yapmadıkları şey değildi bu. Zaman zaman başvurdukları bir yoldu aslında. Özellikle yeni koku çıkardıkları zaman şişe değiştirirlerdi. Ama şişe kapağı tasarlamak da neydi? Ne işe yarayacaktı? Sonuçta kapak, kapaktır.
Hazırlıklar tamamlandıktan ve yeni kapakları ile ürünler piyasaya sürüldükten kısa bir süre sonra, stoklar hızla erimeye başlamıştı. Fabrika tekrardan 3 vardiya çalışmaya başlamıştı. Evet, yeni kapak tasarımı işe yaramıştı.
Nerdeyse her bayram, çocuklar gelen misafire kolonya ikram ederken duyduğum Anadolu’ya ait bir söz var: “Yetim malı değil yavrum, korkma dök.“ derler. Eskiden kolonya şişelerinin ağzında bulunan tıpalar delik değildi. Sevkiyat sırasında dökülmesin, içerisindeki uçucu maddeler uçmasın diye o şekilde üretilirlerdi. Bizler o tıpaları evimizde ya iğne ile ya da çivi ile delerdik. İğne ile delindiğinde doğal olarak az akardı. Aynı kolonya şişesi ile birkaç bayram idare edilirdi.
Evet, o Adam bir endüstriyel tasarımcıydı ve şişe kapağını delikli olarak tasarlamıştı. Deliğin genişliği standardından biraz daha genişti ve kolonya bolca dökülüyordu. Bugün hala o ürün piyasada ve bizler tüketmeye devam ediyoruz.
Üründe ya da ambalajında yapılan küçücük bir yenileşim (inovasyon), bulunduğumuz sektörlerde varlığımızı devam ettirmemizi sağlayacaktır. Özellikle geleneksel sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerimizin, iş yapma şekillerinde (iş modeli), ürün ve iş süreçlerinde yapabilecekleri birçok yenileşim alanı vardır. Bu alana biraz yoğunlaşmaları ve inovasyon stratejilerini belirlemeleri başlangıç için yeterli olacaktır.
Cinovasyon Derneği Başkanı
Cavit ÇAKAR